RedRouge Art Galeri: Samimiyet, Eleştiri ve Temas Alanı

Genç kuşak sanatçılar arasında dikkat çeken isimlerden Yasemen İslamoğlu, ilk kişisel sergisiyle sanatseverlerin karşısına çıkıyor.
“Arınma: Ben Bu Bedeni Nerede Unuttum?” sergisine ev sahipliği yapan Red Rouge Art Galeri, sanatseverlere yalnızca bir izleme mekânı değil; aynı zamanda düşünsel ve duygusal bir temas alanı sunuyor.
2024 yılı Ocak ayında kurulan galeri, Ayşe Aslı Akkülah tarafından, doğup büyüdüğü semt olan Teşvikiye’de hayata geçirildi. Kurucusunun kurumsal iş yaşamındaki tecrübeleri ve koleksiyonerliği bir araya getiren vizyonu, galeriyi klasik galericilik anlayışının ötesine taşıyor.
Günümüz sanat ortamına yönelik bir eleştiri niteliği taşıyan bu mekân; samimi atmosferiyle izleyicinin sanatla doğrudan ilişki kurabildiği, kendine temas edebildiği bir alan yaratmayı amaçlıyor. Aynı zamanda sanatın sürdürülebilirliğini gözeten bir yaklaşımı da bünyesinde barındırıyor. Sergi, bayramın birinci günü hariç, Salı–Cumartesi günleri 12.00–20.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Sanatçı Hakkında
1994 yılında Rize’de doğan Yasemen İslamoğlu’nun sanata ilgisi çocuk yaşlarda başladı. Ailesinin desteğiyle özel resim dersleri alan sanatçı, sanat yolculuğuna ortaöğretim yıllarında yerel bir dergide karikatür çizerek başladı.
2012 yılında Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nden mezun olan İslamoğlu, Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nü birincilikle tamamladı (2016). Gravür baskı ve profesyonel fotoğrafçılık eğitimleriyle üretim dilini zenginleştiren sanatçı, 2023 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat ve Tasarım Anasanat Dalı’nda tezli yüksek lisansını tamamladı. 2010 yılından bu yana ulusal ve uluslararası birçok sergi, fuar ve çalıştaya katılan sanatçının üretimi; resimden gravüre, fotoğraftan baskıya kadar çeşitli mecraları kapsıyor.
Serginin Teması: Arınma: Ben Bu Bedeni Nerede Unuttum?
Sergideki eserler, tuval üzerine yağlı boya tekniğiyle üretilmiş. Renk paletinde yoğunlukla mavi ve yeşil tonlar hâkim. Bu tercih, sanatçının özellikle su ve denizle kurduğu kişisel ve ruhsal bağın görsel bir temsili niteliğinde.
Sanatçı, “Sanatımda genellikle suyu, özellikle de denizi merkeze alıyorum. Su benim için hem fiziksel hem de ruhsal bir arınmayı temsil ediyor,” diyerek bu yaklaşımını ifade ediyor. İlginç bir detay olarak, sanatçının suya karşı fiziksel bir alerjisi de bulunuyor. Bu zıtlık, onun eserlerine hem mesafeli hem de tutkulu bir ifade katıyor.
Serginin başlığındaki “Ben Bu Bedeni Nerede Unuttum?” sorusu, izleyiciyi yalnızca sanatçının iç dünyasına değil, kendi bedenine ve hafızasına da yönlendiren güçlü bir çağrı. “Ben – Bu Beden” ayrımı, ruh ile beden arasındaki mesafeyi işaret ederken; bu mesafenin kapanabileceğine de işaret ediyor.
İzleyicinin, kendi geçmişiyle, kimliğiyle ya da yaşadığı çevreyle bağ kurmasına olanak tanıyan eserler; yalnızlık, sessizlik, direnç ve dönüşüm gibi temaları su metaforu üzerinden işlerken, bedeni sadece kırılganlıkla değil, aynı zamanda hafiflik ve dirençle de anlatıyor.
Sanatçı, sergiye dair görüşünü şu sözlerle özetliyor:
“Geçmişten bugüne, bedenden ruha uzanan bir hatırlayış ve dönüşüm.”